Yayılmacı politikadan işçiye emekçiye hayır gelmez: Petrol açılımı ve Erbil-Jersey Adaları (İngiltere)-Ankara hattında buharlaşan dolarlar!

Yayılmacı politikadan işçiye emekçiye hayır gelmez: Petrol açılımı ve Erbil-Jersey Adaları (İngiltere)-Ankara hattında buharlaşan dolarlar!

Türkiye bir tarafın “terörsüz Türkiye” diğer tarafın “barış ve demokratik toplum” dediği, herkesin kendine göre tanımladığı, sonunda meclisteki tüm partilerin ortaya karışık bir isimle “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” komisyonunda buluştuğu bir açılım sürecini tartışıyor. Biz ise en başından beri bu tartışmaların arka planında Türkiye’nin sömürgeci burjuvazisinin yayılmacı emelleri ve petrol açılımı olduğunu söylüyoruz. Bu petrol açılımı Türkiye’nin ABD ve İngiliz emperyalizminin icazeti ile petrol ve doğalgaz zengini Kürt bölgelerine himaye etmesini öngörüyor. Bu sürecin bir petrol açılımı olduğunun en açık kanıtını ve bu açılımın nasıl her milletten memleketten işçilere, emekçilere, yoksullara kaybettirip para babalarını zengin etmeyi hedeflediğini ise son olarak Türkiye ve Irak’ın Kerkük petrolleri dolayısıyla davalık olmasında görüyoruz.

Bir devlet neden elalemin adasında şirket kurar?

Türkiye’nin 2014-2018 yılları arasında Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı (ITP) Anlaşmaları’nı ihlal ederek Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ikili olarak yaptığı taşıma faaliyetleri dolayısıyla Irak hükümeti Uluslararası Tahkim’e gitmişti. Bu davada Türkiye’nin Irak hükümetine 1,32 milyar dolarlık bir tazminat ödemesine hükmedildi. Ancak meselenin Türkiye hükümeti ile Barzani yönetiminin bir olup Irak merkezi hükümetini kazıklaması gibi basit ve kaba bir şey olmadığı ortaya çıktı.  CHP Zonguldak milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın gündeme getirdiği iddialar çok çarpıcı. Bu iddialara göre Türkiye bu ticareti bizzat devlet eliyle ama vergi cenneti olarak bilinen İngiltere açıklarındaki bir ada devletinde kurulan paravan şirket aracılığı ile yapmış. Jersey Adaları’nda kurulan şirketin adı Turkish Energy Company (TEC). Para Erbil’den İngiliz adasında kurulu şirkete oradan da Ankara merkezli Botaş’a geliyormuş. Gelgelelim iddiaya göre Erbil’den adaya 2,3 milyar dolara yakın para gitmiş ama bu paranın ancak 904 milyon doları Ankara’ya dönmüş. Yani 1,4 milyar dolar kayıp!

Kedi buradaysa ciğer nerde ciğer buradaysa kedi nerde?

Tabii ki Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bu iddiaları yalanlıyor. Ama yine şecaat arz ederken sirkatin söylüyor. Yani güya iddiaları çürüteyim derken kuşkuları arttıran açıklamalarda bulunuyor. Diyor ki: “Botaş’ın söz konusu konudan elde ettiği geliri 1,48 milyar dolardır ilgili mahkeme kararında 2,3 milyardan bahsedilmiyor”. Doğrusu şu: Mahkeme kararında 2014-2018 arasında Türkiye’ye fazladan 1,32 milyar dolar ödendiği tespit ediliyor. Mahkeme kararına göre Barzani yönetimi ITP anlaşmasında öngörülenden daha yüksek fiyatlarla (mahkeme kararlarında zikredilen rakamlara göre yaklaşık yüzde 48 daha pahalı fiyatla) Türkiye’den taşıma hizmeti almış. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi “Botaş’ın geliri 1,48 milyardır” diye kendisi söylüyor. Mahkeme 1,32 milyar dolar fazladan ödendi diyor. Fazladan ödenen 1,32 milyar dolar ise normalde ne kadar ödenmesi gerekiyordu ki? Mahkemenin fazladan ödendi dediği rakamla Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin söylediği rakam arasında sadece 160 milyon dolar var. Bu durumda Nasreddin Hoca fıkrasındaki gibi adama sorarlar kedi buradaysa ciğer nerde ciğer buradaysa kedi nerde?

Ankara’daki şirketi Sayıştay denetleniyor peki aynı adla İngiliz adasında kurulan şirketin raporları nerede?

Bu durumda mahkeme kararında olması gerekenden daha pahalıya ticaret yapılmış olduğuna dair tespit ile CHP milletvekilinin 2,3 milyar dolar gelir elde edildiği iddiasının örtüştüğü gözüküyor. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bu sefer de TEC şirketinin Sayıştay denetiminde olduğunu söylüyor. Yani dediğiniz gibi bir gelir olsa raporlarda gözükürdü demeye getiriyor. Ama aslında iki ayrı TEC şirketi olduğu birinin Ankara’da diğerinin Jersey Adaları’nda kurulduğu yine Sayıştay raporlarında ortaya çıkınca bir kez daha kuşkular artıyor. Sayıştay denetiminde olan Ankara’daki şirket petrol/doğalgaz paralarının gittiği Jersey Adaları’ndaki şirket hakkında bir Sayıştay raporu bulunmuyor. O zaman da buharlaşan dolarların nerede olduğu sorusu haklı bir soru haline geliyor.

Petrol açılımının faturası: Cezası halka sefası para babalarına!

Bir an için iktidar allem etmiş kallem etmiş Türkiye için daha kârlı iş yapmış diye düşünen yanılır. Öncelikle bu yasadışı ticaret dolayısıyla Türkiye’ye ödetilecek olan 1,3 milyar dolarlık ceza vergilerle yine işçi sınıfının ve yoksul halkın sırtına yüklenecektir. Dahası bu ticaret kitabına uygun yapılmış olsaydı da Erbil-Jersey-Ankara hattında buharlaşan milyarların kimlerin kasasına girdiği meçhuldür; Türk-Kürt işçisinin, emekçisinin, yoksul köylüsünün cebine girmediği ise kesindir. Yani Türkiye sömürgeci burjuvazisinin ve Kürt toprak ağalarının özlediği “petrol açılımı” gerçekleşir de, Türkiye Amerikan-İngiliz emperyalizminin himayesinde Kerkük petrollerini Irak’a pay vermeden pazarlamaya başlarsa bundan sadece bir avuç zengin azınlığın semireceği bellidir. Nihayet biz halkların kardeşliğinden iki halkın zenginlerinin birleşip başka halkı kazıklamasını değil halkların birleşip sömürgecileri, emperyalistleri ve para babalarını başlarından atmalarını anlıyoruz! 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2025 tarihli 192. sayısında yayınlanmıştır.