Siz hâlâ anlayamadınız!

“Adalet Yürüyüşü”nden “Altılı Masa”ya ve “Kent Uzlaşısı”na, Türkiye solu epeyce büyük bir çoğunluğuyla burjuva parlamenter düzene adaptasyonunu büyük bir kararlılıkla parlattı, pekiştirdi, perçinledi. Artık birçok siyasi partinin taraftarları günlük siyasi sohbetlerinde “bizim taraf” dediklerinde CHP’yi de kendi cephelerinde sayıyor, bir sonraki seçimde AKP’nin adayları karşısında CHP’ninkilere oy çağrısı yapacaklarına bir vazgeçilmez varsayım olarak bakıyorlar.
Başka nasıl olsun ki? Türkiye sosyalist hareketinin bu çok geniş kanadı artık politikaya “kazanılması gereken seçimler” ölçeğinde bakıyor. “Ah, Erdoğan bu defa seçimleri kaybetse” özleminden ileri giden pek az şey var siyasi tahayyüllerinde. Ufkunuzu böyle bir amaçla sınırlarsanız, bugün var olan her türden devasa sorunun Erdoğan ve AKP’nin (ya da AKP-MHP koalisyonunun) seçimleri yitirmesiyle çözüme kavuşacağını hayal etmeye başlarsanız, tabii ki bugün var olan illetlerin anası olarak gördüğünüz siyasi hareketin ve önderinin yenilgisinden başka bir şey düşünemez hale gelirsiniz. O zaman da onun tek “gerçekçi” alternatifi olarak gördüğünüz ana muhalefet partisinin seçim zaferi, sizin için kurtuluş formülü olur.
Bu sosyalistlerin çok önemli bir bölümü bir yandan da Türkiye hapşırsa bunun nedenini ABD emperyalizminin kurduğu tuzaklarda görüyor. Dolayısıyla sık sık emperyalizmin AKP ve Erdoğan aracılığıyla Türkiye’yi tuzağa düşürmesine ilişkin senaryolar yayılıyor. “AKP proje partisi olarak doğdu” kadim teorisinden “Trump Erdoğan’la iyi anlaşıyor” türü pek “yüksek” düzeyli analizlere kadar sayısız senaryo, 21. yüzyılın ilk çeyreği boyunca yaşadığımız bütün sarsıntıların anahtarını sağlıyor bu bakış açısına göre.
Bütün bunları bizim için güncel kılan, bizim soldaki CHP tutkusunu yeniden ele almamıza yol açan, elbette son dönemde Ekrem İmamoğlu’na hukuk peçesi altında düzenlenen siyasi saldırı dolayısıyla yaşanan ülke çapındaki siyasi kriz oldu. Öyle bir siyasi krizden söz ediyoruz ki, bizim partice “istibdad” olarak andığımız, solun çok önemli bir bölümünün ise ağız dolusu “faşizm” olarak nitelediği (ama seçimle tasfiye etmeyi hayal ettiği!) rejimi de geçici bir krize sürükledi. Haydi rejimin, ana muhalefet partisinin İstanbul Saraçhane’de veya başka kentlerde benzer mekânlarda düzenlediği kitlesel gösterilere dokunamamasını büyütmeyelim. Ama kriz CHP’den hızla uzaklaşan öğrenci gençliğin düzenlediği, son derecede radikal sloganların atıldığı yürüyüşlere dahi dokunamadığı bir atmosfer doğurdu. Müdahale ancak hareketin soluğu tükendiğinde geldi. Herkesin yaka silktiği siyasi rejim, Fransa’da ya da Amerika’da yapılan gösterilerde polisin gösterdiği hunharlığın onda birini uygulayacak cesareti bulamadı kendinde. Demek ki, şimdilik büyük ölçüde CHP’nin evcilleştirici denetimi altında kalmış olsa bile büyük kitle hareketleri istibdad karşısındaki en güçlü panzehirmiş.
Bu tablo karşısında Devrimci İşçi Partisi CHP’den kopmanın elzem olduğunu söylediğinde, CHP uyuşmasına maruz kalmış sosyalistlerden aldığımız tepki ilginç oldu. Sosyal medyada pek öfkeli biri çok muhtemeldir ki birçoklarına tercüman oldu: “CHP bugün emperyalizmin karşısındaki son barikattır, siz ondan uzak durmayı savunarak Türkiye’yi emperyalizme teslim ediyorsunuz.”
Ne gaflet! CHP, daha Millî Mücadele’nin bitişiyle birlikte başlayan bir süreç içinde, Türkiye’yi Avrupa emperyalizminin ideolojik kölesi haline getirerek, bu toprakların bütün değerlerini, kültürünü, kişiliğini bir sömürgeci gibi altüst ederek İkinci Dünya Savaşı sonrasında ülkenin NATO’ya ve Avrupa sistemine teslim olmasını hazırlamış, kendisi de cumhuriyetin yüz yılı boyunca bu topraklarda emperyalizmin en aktif ajanı, Siyonizmin en yakın dostu olmuş bir geleneğin mirasçısıdır. AKP emperyalizmin dümen suyundan ayrılmıyor, doğru. Ama CHP emperyalizmin dizinin dibinden ayrılmayan kölesidir.
Siz hâlâ anlayamadınız! Çünkü anlamaya çaba göstermiyorsunuz. “Bu memleket nasıl bu hale geldi, anlamıyorum” diye şikâyet edip duruyorsunuz ama anlamaya çalışmadınız hiçbir zaman. Erdoğan neden çeyrek yüzyıldır Türkiye halkının önemli bir bölümünün desteğiyle ayakta kaldı? Neden halkı acından inlettiği halde bir türlü ülkenin başından düşürülemiyor? Çünkü bu halk Türkiye’yi gönüllü ideolojik sömürgeleştirme operasyonuna maruz kılan CHP’ye düşman da onun için. Siz bunu anlamıyorsunuz ve aslında sorunun kaynağı olan CHP’yi çözümün aracı haline çevirmeye bakıyorsunuz. O yüzden debeleniyorsunuz. Avrupa Birliği’ni, Batı dünyasını, emperyalizmi kıble bildiğiniz için körsünüz. Biz ise komplo teorisyenliğini reddeden anti-emperyalistleriz, Avrupa’ya meydan okuyoruz, Türkiye işçi sınıfını ve emekçi halkını er ya da geç kazanacağız ve ne AKP’nin ne CHP’nin köle ruhlu politikalarına teslim olmayan anti-emperyalist bir enternasyonalizmle sadece Türkiye’yi değil Ortadoğu’yu, Batı Asya’yı emperyalizmden ve kapitalizmden kurtaracağız.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2025 tarihli 187. sayısında yayınlanmıştır.